Beni aşka terkettiğin için seviyorum seni
Bir sır- çocuksun, yalnızca aşk açık sende,
ne sen kalıyorsun, ne o, aşktan başka
biri yok, gel, aşk istediği için varsın,
ne onu kurtarıyorsun, ne kendini, aşktan başka
biri yok, git, aşk istediği için yoksun.
Ayrılıktan değil, taşıdığı saflıktan konuşursun;
ayrılık sana dönmektir, yeniden bana
ruhumuz öpüşür ya, başkasındayken ağzımız
gövde gözaltındadır, oysa ruhumuz sereserpe
seni senden, beni benden bağışlar birbirimize.
Bir sır- çocuksun,
aşkla açıyorsun kullandığın herşeyi,
burda değilsin, çoktan çekilmişsin ve seninle
gitmiş senin olan,
her zamankinden çoksun bu evde
çünkü aşk hepimizden çalışkandır,
ben duruyorum
vefa aşk listesindeki ceza nöbetine.
Bu karanlıkta daha iyi görüyorum seni,
aynı tünelden geçiyorsun gelişte ve gidişte,
kavuşmaya, ayrılığa aynı yolu kullanıyorsun,
beni büyüten aşktan söz ediyorum,
yolculuğa övgü
zaman yok ki aşktan başka,
uykusuzluğa övgü.
Bir sır- çocuksun,
baştan çıkarır gibi açığa çıkardın beni
ayrılık mı; beni aşka terkettiğin için
seviyorum seni!
Sis
İki şehri var gecenin, biri gözümde
tütüyor, birinin dumanı üstünde yağmur
gibi çöken siste, bana bu uykusuz
şehri niye bıraktın, göze alamadığım
bir şehrin yerine bütün şehirlerdesin,
gece değil istediğin hayli karanlık
bakışlı bir şehrin gözleriyle çarpışmak
hevesindesin! Gözlerini anlıyorum henüz
bağışlayabileceği gözleriyle çarpışmadı kimsenin;
gözlerimizi uzaklıklar değil ki yalnız
göze alamadığımız yakınlıklar da acıtır,
ve gözleri ancak gözler bağışlayabilir,
öyle acıyor ki gözlerim kim bağışlayacak,
sis değil, uykusuzluk değil, iki uzak
şehir gibi ayrılıktan kavuşmuyor gözlerim:
Biri hepimizle gözgöze gibi hala uykusuz,
biri sis içinde kirpiklerine kadar açık,
bu sessizliği kim bıraktıysa, göremiyorum
konuşkan gözlerinde tek sözcük bile,
gözlerimiz birbirine değmiyor gecenin iki şehrinde
Kimsenin kimseye gözü değmiyorsa şiir niye?
Eylül
Kadın gider ve bunun şiir olduğu söylenir
kadın gider ve bir şair doğar bundan
(Ben hangi kadından şair olduğumu bilirim)
“Yazın bittiği her yerde söylenir”se
kadının gittiği de her yerde söylenir
kadın gittiği her yerde şiir diye söylenir:
Kadının gittiği yazın bittiğidir, her yerde
yaz biter kadın giderse, bunun sonu şiirdir,
yazın sonu şiirdir, şiirdir aşkın sonu…
Şehir her semtiyle yazın peşine düşse
yaz uzar bundan ve aşklar da nasiplenir,
yazın peşinde şehir, kadının peşinde şiir
eylülün semtine kadar böyle gidilir
bir gecede gittimdi hazirandan eylüle
eylül yazdan terkedilmişti, şiirse haziranda
kadın tarafından terkedildi o söylenceye:
Bütün oğullar anneyi bir şiire terkeder!
O kadın beni terkederse şair olurum
oğul olduğum kadın sakın beni terketme,
şiirdir söylenir, yazdır biter, kadındır gider
Bütün kadınlar şiiri bir kadına terkeder!
İdiller gazeli
gözlerin yağmurdan yeni ayrılmış
gibi çocuk, gibi büyük, gibi sımsıcak
sen bir şehir olmalısın ya da nar
belki granada, belki eylül, belki kırmızı
gövden ruhunun yaz gecesi mi ne
çok idil, çok deniz, çok rüzgâr
çocukluğun tutmuş da yine âşık olmuşsun
sanki bana, sanki ah, sanki olur a
aşk bile dolduramaz bazı âşıkların yerini
diye övgü, diye sana, diye haziran
heves uykudaysa ruh çıplak gezer
gazel bundan, keder bundan, sır bundan
gözlerin şehirden yeni ayrılmış
gibi dolu, gibi ürkek, gibi konuşkan
hadi git şehirler yık kalbimize bu aşktan
Aşk, ölüm ve acıdan
1.
kim girer bir ucundan kanayan güne
ölümün çığlıklar taşıyan sesi mi
çocuklar mı yoksa
doludizgin türkülere kaptırıp kendilerini
gün dokunaklı seslerle dokunuyor her yerde
ölümün çığlıklar taşıması biraz da bundan
çocukların yarası karşı koymalarından
2.
kim erkenden yorulur yaşamaktan
kıyıda kalmış bir kent yalnızlığını
yakıştırır yüreğine
3.
kim geldi önce acı mı biz mi
eksilmedik acının solgun konaklarından
ölüm mü yaratıldı acının toplamından
acıyla güzelleşiyor bir kadının yüreği
kadınım benim yağmurum
yüzüme çarpıyor özenle büyüttüğün
acıyla sulanan sabırlı gülün
yağmur güzelleştiriyor bir kadının yüzünü
4.
kim öğretiyor düşlerimizi saklamayı
her yerde biraz bırakabilirdik oysa
bir kuşun yolunda, bir aşkın gençliğinde
düşler uzağa düştü ya
aşk yenilmiş gibi
bir gülün eğilmezliğini suyun geçilmezliğini
de bana kadınım niçin varettik
sokakları ruzgârları çocukları her şeyi
bir çocuk rüzgâr gibi kenti terkediyor.